15 Ağustos 2016 Pazartesi

Cilla: 60'ların ikonunun Liverpool'dan Londra'ya uzanan kariyer yolculuğu

Geçen sene bugünlerde - tam olarak 1 Ağustos'ta - Cilla Black'in öldüğünü öğrendiğim sabah içim burkuldu. Hemen Paul McCartney ve Ringo Starr'ın bu beklenmedik kayıbın ardından ne söylediklerine baktım, çünkü yıllar önce Cilla'nın kariyerinin başlamasını sağlayan kişilerdi.

Cilla Black'i Beatles sayesinde tanıdım. 1960'ların başında, Beatles henüz ilk albümünü çıkarmamışken, Liverpool'da Cavern Club'da sahne alırken seyircinin arasında, sahnede ve vestiyerde karşılaşabileceğiniz biriydi Priscilla White. (Asıl adı bu; Cilla Black ismini bir dergide bir yazarın adını yanlış yazması ve Cilla'nın da bu adı beğenmesi üzerine almış.) Oranın müdavimiydi: vestiyerde çalışıyordu ve arada bir gruplara katılıp sahnede şarkı söylüyordu. Bir gün Beatles'ın menajeri Brian Epstein da onu izliyordu ve ona bir şarkı kaydetmesini önerdi. O günden sonra Cilla'nın hayatı değişti ve yıllar geçtikçe İngiltere'nin en sevdiği şarkıcı ve televizyon sunucularından biri oldu.



Geçen gün Cilla Black'i araştırırken İngiliz TV kanalı ITV'nin 2014'te Cilla Black'in hayatını filmleştirmiş olduğunu gördüm ve hemen izledim. 3 bölümlük bir televizyon filmi olarak çekilen biyografi, Cilla Black'in kariyerini Cilla ve menajeri/partneri Bobby Willis'in ilişkisi üzerinden anlatıyor.

Filmi altyazısız izlemek zorundaydım ve ilk başta cümlelerin sadece yarısını anlıyordum Liverpool aksanından dolayı, sonra alıştım neyse ki. Filmin başında 1960 yılının Liverpool'una gidiyoruz ve önünde uzun kuyruklar oluşan Cavern Club'da izleyicinin arasına katılıyoruz. Beatles, The Big Three ve Rory Storm and the Hurricanes gibi beat gruplarının meşhur olmaya başladıkları anlara tanıklık ediyoruz. Cilla da bu grupların hem hayranlarından hem de arkadaşlarından biri. Aklında hiç şarkıcı olmak yok ama arada bir bu grupların isteği üzerine sahneye çıkıp birer şarkı söylüyor. Cilla bir gün bir fırıncı ama aynı zamanda şarkı yazarı olan Bobby Willis ile tanışıyor, Bobby de Cilla'daki potansiyeli ilk fark edenlerden oluyor.

Filmin başında kaderin Cilla için ağlarını nasıl ördüğünü görünce insan hayret ediyor. İlk başta o zamanlar Rory Storm'un grubunda olan Ringo, ona grupla birlikte şarkı söylemek için Hamburg'a gelmesini teklif ediyor ama Cilla'nın babası izin vermiyor. Sonra Beatles, Cilla için Brian Epstein'ın dinleyeceği bir seçme ayarladığında Cilla sesini müziğe göre ayarlayamıyor ve bu olaydan sonra bir süre şarkı söylemeye ara veriyor. Şans kapısı Cilla için kapanmış gibi gözükse de başka bir akşam Bobby'nin teşviğiyle sahnede tekrar şarkı söylemeye başlayan Cilla'yı gören Epstein ona kartını veriyor. Cilla, Londra'daki EMI stüdyolarında Beatles'ın da prodüktörü olan George Martin'le birlikte bir Lennon/McCartney şarkısı olan Love of the Loved'ı ilk single'ı olarak kaydediyor. (Küçük bir dipnot: Birkaç hafta önce Paul McCartney'nin bu şarkıyı kendi söylediği ve Cilla'ya verdiği demosu bulundu, açık artırmada satışa çıkacak.)



Ama asıl hit şarkısı, ABD'li ünlü besteci ve piyanist Burt Bacharach'in Anyone Who Had A Heart baladı oluyor. Onu 1 numara yapan bu şarkıya ilk başta bir rock 'n roll şarkısı olmadığı için sıcak bakmayan Cilla için bu kayıt bir dönüm noktası oluyor. Cilla'nın kızıl saçlarını pixie cut tarzında kestirmesiyle ve yine Bacharach'ın aynı adlı film için yazdığı Alfie şarkısını kaydetmesiyle 60'ların ikonlarından ve İngiltere'nin en sevilen şarkıcılarından biri haline geliyor. Filmin en sevdiğim sahnelerinden biri de bu. Burt Bacharach, Alfie şarkısını kaydetmek için Londra'ya geliyor ve Cilla'ya şarkıyı defalarca söyletiyor. George Martin'in "Tam olarak ne arıyorsun Burt?" sorusu üstüne "Bilmiyorum, sanırım birazcık sihir..." cevabı da tamamıyla gerçek. Bu olayı film çok güzel yansıtmış.

Film boyunca bir yandan Cilla'nın Bobby ile olan karmaşık ilişkisini de izliyoruz. Bobby, Cilla'nın sadece profesyonel kariyeriyle ilgilenmiyor: ona deli gibi aşık. O kadar aşık ki Brian Epstein ona bir solo kariyer teklif ettiğinde Cilla "bu ilişkide iki egoya yer yok" dediği için teklifi reddediyor. Cilla, meşhur oldukça daha da bağımsız ve kararlı; hatta yer yer bencil bir kadın oluyor. Bu durum Bobby ile olan ilişkisini sarssa da Cilla sonunda kariyerini ve aşkını dengelemeyi başarıyor.



Sheridan Smith, hem görünüşüyle hem de sesiyle Cilla Black'e olan benzerliğiyle dikkat çekiyor. Filmdeki şarkıları, Cilla'nın tutkusunu ve tarzını çok iyi yakalayarak bizzat kendi söylüyor. Cilla'nın stüdyoya girdiği ilk andan Paul McCartney'nin Cilla'nın televizyon şovu için 1968'de yazdığı Step Inside Love şarkısını söylediği ana kadar geçirdiği değişimi, seyirciye mükemmel yansıtıyor Sheridan Smith. Cilla'nın şirin ve doğal tarafını da güçlü ve rekabetçi tarafını da gösteriyor bize.

Bobby Willis'i canlandıran Aneurin Barnard'ı ise gözüm bir yerden ısırıyordu filmin başında. Hızlı bir Google araması ile onu daha önce yine 60'larda geçen, ünlü fotoğrafçı David Bailey ile model Jean Shrimpton'ın aşkını anlatan We'll Take Manhattan filminin fragmanında izlediğimi hatırladım, Bailey'i oynuyordu kendisi. Barnard, platin sarısına boyanmış saçlarıyla ve saf aşık halleriyle sempatimizi kazanıyor. Canlandırdığı karakter Bobby Willis, önce Cilla'nın road manager'ı oluyor, bir süre sonra da kocası. Yer yer onu kıskanıyor, sinir oluyor ama hep onu seviyor ve ne olursa olsun peşini bırakmıyor. Ona şarkılar yazıyor ve şov dünyasının kötülüklerinden korumaya çalışıyor. Bir yandan da kendi ailesiyle yaşadığı sorunların üstesinden gelmeye çalışıyor.

Beatles da film boyunca yer yer karşımıza çıkıyor. Önce Cavern Club'da seyirciyi tüm çılgınlıklarıyla coştururken, sonra Cilla'ya seçme ayarlarken, en son da Cilla'nın 1 numaraya çıkmış şarkılarını kutlarken. Oyuncuların çok doğru seçildiğini düşünüyorum. Filmin başında Cilla bir kadının saçlarını boyamaya gittiğinde konuştuğu genç erkeğin Ringo olduğunu hemen anlamıştım sesinden ve tipinden. Tüm üyelerin mimikleri, aksanları ve hareketleri de çok iyi oturmuş.



Filmin en önemli karakterlerinden biri olan Brian Epstein ise film boyunca en çok sempati duyduğum ve üzüldüğüm karakter. Beatles'ın ve Cilla'nın menajeri Brian'ın yaşadığı sorunları biliyordum ama filmi izleyince daha da iyi anladım. Brian'ın Liverpoollu rockerların aksine şık giyimi, sakin tavrı ve sosyetik İngiliz aksanını Ed Stoppard başarıyla ekrana taşıyor. Menajerliğini yaptığı şarkıcılara olan sadakatini ve bağlılığını gördüğümüz Brian'ın bir yetenek avcısı ve menajer olarak kibar, zengin ve kararlı tarafına da bastırmaya çalıştığı eşcinsel kimliğine ve savunmasız tarafına da tanıklık ediyoruz. Filmin sonunda, çocukluğundan beri gizli gizli boğuştuğu depresyonun, cinsel kimlik karmaşasının ve uyku sorunu için aldığı ilaçların ünlü menajerin sonunu getirdiğini izlemek beni çok duygulandırdı.

Erkeklerin egemen olduğu pop müzik dünyasında bir kadın olarak doğru zamanda doğru yerde doğru kişilerle karşılaşan ve bir numaraya yükselen Cilla Black, yıllardır başta İngiltere olmak üzere dünyanın en sevdiği kadın şarkıcılardan ve "entertainer"lardan biri. Bu başarılı biyografik filmde de kendisine bir kez daha hayran kalıyoruz, kendimizi daha yakın hissediyoruz ve anıyoruz. 1960'lar İngiltere'sinde bir yolculuğa çıkmak, gerçek hayatta yaşamış hepsi birbirinden farklı, özgün ve başarılı karakterleri tanımak ve güzel müziğe tanıklık etmek istiyorsanız, ne yapıp edip Cilla filmini bulun ve izleyin derim.


Bonus: 


Bu filme nereden rastladım sorusunun cevabı. 1965 yılında çekilen bir TV programında Paul McCartney ve John Lennon'ın şarkılarını 60'lara özgü egzantrik platformların basamaklarında dansçılar eşliğinde yorumlayan sanatçıların arasında Cilla Black de var. Programda eski arkadaşları Paul ve John'un onun için yazdığı It's For You şarkısını yorumluyor - ki bu şarkıya delicesine takıldım son birkaç gündür. Şarkının başında ve sonunda John ve Paul'la şakalaşmasına bayılıyorum, özellikle filmi izledikten sonra nereden nereye, diyor insan. Cilla'ya göre şarkının sonunda John'un ona "tepede şarkı söylerken iç çamaşırını görebiliyordum" diyerek şakalaşması onu kahkahaya boğmuş. Tipik John Lennon...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder