2 Mayıs 2016 Pazartesi

Müzikleriyle Woody Allen'ın Barselona'sı


Woody Allen filmlerini çok severim. Kendimi, insanları, hayatı, ilişkileri, pek çok şeyi sorgulatır ve çektiği mekânlara hayran bıraktırır. Fantastik ögeleri kullansa da bu hiç saçma gelmez, aksine "Neden olmasın?" dersiniz. Duygu ve akıl arasındaki çatışma başroldedir genellikle. Neredeyse her filmde içinde kendinizden parçalar bulacağınız nevrotik rahatsızlıklara sahip bir karakter kullandığı için sizin de psikiyatriste gidesiniz gelir.  Klişe tipleri çok iyi kullanır Woody Allen: aksi ve geleneksel yaşlı Amerikalı adam, seksi, çapkın ve özgür ruhlu İspanyol sanatçı, şımarık ve zengin genç kız, ilham arayan yazar... Filmin sonları, beklenmedik bitenler bile, genelde tatmin edici olur. Müzikleri de öyle.

Vicky Cristina Barcelona da Woody Allen'ın en egzotik ve çarpıcı filmlerinden biri. Birbirine neredeyse zıt iki Amerikalı kız arkadaşın (Rebecca Hall ve Scarlett Johansson) Barselona tatillerini izleriz. Burada tanıştıkları o "seksi, çapkın ve özgür ruhlu İspanyol sanatçı" (Javier Bardem'den başka kim oynayabilirdi bu rolü?) ve onun çılgın (!) eski karısı (Bardem ile bu filmden sonra aşk yaşayan ve evlenecek olan Penélope Cruz) ile ilişkilere olan bakış açılarını sorgulamalarına ve kendi yollarını bulma maceralarına tanık oluruz.

Filmle ilgili çok detaya girmeyeceğim: asıl bahsetmek isteyeceğim şey filmin müzikleri. Filmin açılış jeneriğinde Giulia Y Los Tellarini'den dinlediğimiz Barcelona şarkısı bizi hemen İspanya havasına sokuyor zaten. Film boyunca duyduğumuz enstrümental ağırlıklı şarkılarda başrol gitarda elbette. Paco de Lucia'nın da konuk olduğu soundtrackte Juan Queseda'dan mükemmel bir Asturias yorumu dinliyoruz. En bilinen ve geleneksel İspanyol şarkılarından biri olan ve aslında piyano için yazılmış olan Asturias'ı kesinlikle siz de tanırsınız ilk tınılarında. Aslında flamenko gitar eğitimi almış olan Robby Krieger da Doors'un "Spanish Caravan" şarkısında Asturias'ın bu meşhur ilk notalarını kullanarak flamenko yeteneğini sergiler.

Ben bu soundtracki, bu senenin başında arkadaşlarımla yaptığımız Barselona tatilinden hemen önce havaya girmek için defalarca dinledim. Evde, metroda, orada, burada... Defalarca dinlememin sebebi de zorla havaya girmek değildi, yanlış anlamayın. Şarkılar öyle güzelce akıp gidiyor ki bir bakmışsınız albüm bitivermiş ve tekrar başa almışsınız. Şarkılar birbiriyle iç içe geçiyor, gitarlar resmen konuşuyor ve sizi Akdeniz'in bambaşka bir tarafına götürüyor...

Barselona'da filmi bolca andıktan ve (filmdekinin aksine) Park Güell'de Javier Bardem ile karşılaşmadıktan sonra bu filme ve müziklere daha da ısınmış olarak geldim. Barselona'ya gitmeden önce de bu soundtrack sayesinde oraya gitmiş gibi hissediyordum, şimdi dinleyince tam anlamıyla orada buluyorum kendimi ve başlıyorum hayal kurmaya... 

Siz de sıcak bir yaz akşamında kadehinizde sangria, tabağınızda çeşit çeşit tapas, karşınızda flamenko yapan dansçılar ve gitar çalan müzisyenler, dört bir yanınızda sanat fışkıran binalar, heykeller ve resimler dolu bir yerde keyif yapmak isterseniz...en yakın tatiliniz için Barselona'ya uçak bileti alın! O zamana kadar ise bu şehrin soundtrackini şuradan dinleyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder